Doğan Göçmen'in sadece Türkçe yazılarından oluşan sayfasına ulaşmak için resmin üzerine tıklayınız.
"O halde, Hegel’e göre felsefe veya diyalektik, her şeyden önce bütünü tarihselliği içinde, mutlaklığı ve görecelliğiyle kavramaktır. Başka bir deyişle, Hegel, İmmanuel Kant’ın transsendental ve John Locke’un empirik felsefesi çerçevesinde geliştirdiği epistemolojik felsefeden farklı olarak, ontolojik bir felsefe kavramı önermektedir. Bundan dolayı doğa ve toplumu kapsayan tarihsel varlık ve onu bir bütün olarak kavramaya çalışan bilgi öznesinin düşünce ve bilincinin yasaları diyalektiğin ana konusudur."
"Kürtaj, insanın doğrudan kendisine yöneldiği, kendisini dolaysız konu edindiği nadir eylemlerdendir. Konu, insanın tür olarak kendi soyunu nasıl ve ne zaman sürdüreceğine ilişkin sorunun yanıtının teker teker çiftlerin ya da eşlerin kararına bırakılıp bırakılmayacağı sorusuna ilişkindir. Diğer bir deyişle sorun, eşlerin veya çiftlerin cinsel hayatları, aile ve çocuk planlamaları üzerinde toplumun herhangi bir yaptırım hakkı olup olmadığı sorusuyla ilgilidir. Bu bakımdan sorun aynı zamanda insanın kendisinden kaynaklanan kendi yaşam kaynağı ile ilgilidir. Fakat sorunun her iki boyutu da teker teker çiftlerin özgürlüğünü ve eninde sonunda da doğrudan kadının özgürlüğünü ve yaşamını ilgilendirmektedir. Zira sorun, son tahlilde doğrudan kadının vücudunu ve iradesini konu edinmektedir."
“Şarlatanlık” suçlaması bir bilimciye yönelik yapılabilecek en büyük suçlamadır ve onun için bundan daha onur kırıcı, bundan daha kötü bir şey olamaz. Kelimenin ve dolayısıyla suçlamanın ne anlama geldiğini az çok bilen birisi için bu “kolay yutulur” türden bir suçlama değildir. Bunu ancak şarlatan kelimesinin kökenini, kavramın anlamını bilen birisi tam olarak anlayabilir. Kimdir şarlatan? Nedir şarlatanlık? Bir kişiye “şarlatan” sıfatını atfedebilmek için söz konusu kişinin ahlaken ne tür niteliklere sahip olması gerekir? Şarlatan olan birisi ile bilimci olan birisi arasında ayrım yapmak için kıstas(lar) var mıdır; varsa, bunlar nelerdir?
"Kant'ın burada betimlemeye çalıştığı, ilk nüveleri Aristoteles‟de olan basit ve soyut olandan karmaşık ve somut olana doğru ilerleme (diyalektik) yöntemidir ve Güzellik ve Yücelik Duygusu Üzerine Gözlemler'de de uygulanmaya çalışılan yöntem budur. Onun dayanmış olduğu bu yöntemi yeterince tutarlı uygulamadığı; uygulamış olduğu diyalektik yöntemin Hegel, hele Marx gibi büyük yöntemcilerin geliştirmiş olduğu diyalektik kuramın çok gerisinde kaldığı; diyalektik yöntemi temel alıp, uygulamaya çalışırken çağında yaygın olan mekanik yönteme sık sık geri düştüğü için eleştirilebilir. Fakat onun gözlem kuramının yöntemden yoksun olduğunu veya keyfi olduğunu ileri sürmek, kanımca Kant'ın ta erken yazılarından başlayarak yöntem konusunda göstermiş olduğu çabayı dikkate almamak anlamına gelir."
Hans Heinz Holz: "Benim için Marksizm, bütün diyalektik felsefe tarihini bünyesinde birleştirip işlemiş bir kuramdır. Marx, Avrupa felsefesinde salt teori duruşundan teori ve praksis birliğine geçişin gerçekleştiği (sonuncusu değil ama) bir basamaktır. Marksist felsefenin itkisini, onda özsel olarak yeni olanı kavramak için Sokrates öncesi olanlar ve Aristoteles ile başlayıp günümüze kadar olan bütün düşün tarihini işlemek gerekir. Zira o, sadece bir ekonomik ve sosyolojik teori değildir. O, sürekli değişen ve hareket eden bir dünyaya dair bir teoridir, sadece kendinde edimsel olan değil, aynı zamanda edimsel ve olası olana, yani kendinde olasılıkları da barındıran bir dünyaya dair."
Join 7,311 other subscribers
Join 7,311 other subscribers
"Heidegger’den bu kadar rahatlıkla bahseden Türkiye felsefecileri ve aydınları Heidegger’in kim olduğunu ve sözüm ona felsefe diye ortaya koyduğu düşüncenin içinde faşist Nazizm ideolojisinin saklı olduğunu ya bilmiyorlar ; ya da Türkiye’de daha doğru dürüst kurulamadan Heidegger’in düşünceleri aracılığıyla girişilen felsefenin yıkılışı ileri safhalara ulaşmıştır. Ve bu entelektüel atmosfer içinde yetişenler her bakımdan içler acısı bu durumu çok doğal olarak algılıyorlar..."
"With Smith’s work there begins a new era in the history of European utopian thought.... In his work Smith neither outlines a paradisiacal world to come after this life, as in religiously-motivated utopias; nor does he develop, in the face of the contradictions in society, a Utopia like that Thomas More or an Oceana like that of James Harrington..."
"Smith’s justification of commercial society is not an unconditional one. The fact that he justifies commercial society does not mean that he is not critical. Many of his critical analyses of the workings of commercial society are still very illuminating. However, his concept of critique on the basis of which he operates is from a historical point of view an entirely new one. At least in the tradition of social and political theory in the 18th century critique seems to have meant to develop a sort of utopia. This concept of critique, originating from Plato’s Republic, operates on the basis of a sharp distinction between is and ought as may be observed in the works of Thomas More and James Harrington. As opposed to this tradition Smith endeavours to utilise a concept of critique which may be described as an immanent critique. That is to suggest that he endeavours to unify within his concept of critique the concepts of is and ought. In other words, he regards what ought to be is embedded in what is."
Join 7,311 other subscribers
"I skip those famous passages from the ‘Preface’ to Phenomenology, where he explicitly links his philosophy with the French revolution, and come immediately to those passages I am going to look at more closely. They occur in Phenomenology in section VI. The subject of this section is ‘Sprit’. When Hegel comes to deal with spirit in the introductory part he indicates that there is a logical break in the construction of Phenomenology. In the previous sections Hegel deals with consciousness, self-consciousness and reason. These are, he says, shapes of consciousness, whereas the shapes in this section spirit has to pass through to attain knowledge of itself are ‘real Sprits, actualities in the strict meaning of the word’. (§ 441) This means in the section on Spirit we have to do with reality and various forms of alienated Spirit in reality."
Reblogged this on Ren Düşüncesi and commented:
“Neden Hâlâ Hegel?” Doğan Göçmen’in Andreas Arndt ve Domenico Losurdo ile yaptığı söyleşi. Kendisine teşekkür ediyoruz.